Sayın Adnan Oktar'ın 1 Haziran 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

ETİKETLER:

A9 TV, 1 Haziran 2017

 

(Şırnak’ta helikopterin düşmesiyle şehit olan 13 askerimizin kimlikleri belli oldu. Şehitlerimizin fotoğraflarını görebiliriz. Şehit tümgeneral Aydoğan Aydın. Şehit Kurmay Albay Gökhan Peker. Şehit Albay Oğuzhan Küçükdemirkol. Şehit Binbaşı Koray Onay. Şehit Yarbay Songül Yakut. Şehit Yüzbaşı Serhat Sığnak. Şehit Yüzbaşı İlker Acar. Şehit Yüzbaşı Nuri Şener. Şehit Üsteğmen Abdulmuttalip Kesikbaş.  Şehit Uzman Çavuş Hakan İncekar. Şehit Başçavuş Fevzi Kıral. Şehit Başçavuş Mehmet Erdoğan. Ve Şehit Uzman Çavuş Zeki Koç.)

Allah gani gani rahmet etsin hepsine. Allah mübarek etsin şehadetlerini. Cenab-ı Allah annelerine babalarına sabr-ı cemil, uzun ömür nasip etsin. Bu güzel şehadetlerini tebrik ediyoruz, tahsin ediyoruz, takdir ediyoruz, taziz ediyoruz. Allah da, Cenab-ı Allah da tebrik etsin, tahsin etsin, takdir etsin, taziz etsin. Ne mutlu onlara. İmreniyoruz. İftihar ediyoruz onlarla. Fakat olayların tekerrür etmemesi için bir kere bu kadar çok personeli birden götürmemek gerekiyor. Az personel götürülsün helikopterle. Yani mesela en fazla üç kişi. Helikopterin sağlığı açısından da iyi olabilir bu. Bir de gerekli diğer tedbirleri almak.

 

(Sayın Devlet Bahçeli, Şırnak’ta 13 askerimizin şehit olmasıyla sonuçlanan helikopter kazasının araştırılmasını talep etti. “Kazanın tüm yönleriyle aydınlatılması temennimdir. Sık sık meydana gelen helikopter kazaları milletimizin kafasında soru işaretlerine yol açmış, kuşkuları arttırmıştır. Bu itibarla her ihtimal hesaba katılarak, her iddia dikkate alınarak Şırnak Şenoba’dan Türkiye’nin üzerine düşen çığ kaldırılmalı, bundan sonra benzeri keder verici milli vicdanları heder eden vakaların yaşanmasının önüne geçilmeli, önü de kesilmelidir.” Dedi.)

Evet tabii. PKK da kendince “biz düşürdük” falan diye iddialarda bulunuyorlar. Hem de onlara cevap olur. En kısa sürede konu aydınlığa kavuşturulsun. Doğru söylüyor Sayın Bahçeli. Şehitlerimizi Allah rahmetiyle nuruyla sarsın. Bizler onları bu yüksek mertebelerinden dolayı tebrik ediyoruz, tahsin ediyoruz, takdir ediyoruz ve taziz ediyoruz. Allah da tebrik etsin, tahsin etsin, takdir etsin, taziz etsin. Bazı kendini bilmezler yahut bilgisi az olanlar, İslam’ı, Kuran’ı tanımayanlar kelimeyi de anlamıyor. Şahadeti de anlamıyorlar. Tebrik demek: Bir kimseyi eriştiği bir iyilikten dolayı “barekAllah” diye sevincini bildirmek anlamındadır. Mübarekliğini belirtmiş oluyorsun. “Mübareksin” diyorsun. Cenab-ı Hakk’ın onu muvaffak kıldığını söyleyerek taziz ediyorsun. Yani sevgiyle tazim ediyorsun, açıklıyorsun, anlatıyorsun. Tebrik edilmeyi adam acayip görmüş. Komünist siteler hayretler içindeler. Bir de “niye dövünmüyorsunuz?” diyor. “Niye üzülmüyorsunuz? Niye matem içinde değiliz?” Biz şehide seviniriz. Şehadetine seviniriz. Allah diyor ki “Onlar sevinç içindeler” diyor.

 

Kuran'da Evrimle Yaratılış Olduğunu İddia Edenler Zer Aleminin Yaratılışını Açıklayamazlar

Kuran’da Hazreti İsa (as) için Cenab-ı Allah diyor ki “Çamurdan kuş biçiminde bir şey yap” diyor. Hazreti İsa (as) da ırmağın kenarına geliyor. Orada balçık var. Balçığı alıyor. Katı balçık. Onu elinde şekillendiriyor ki sanatçıdır aynı zamanda Hazreti İsa Mesih duvarcı ustasıdır. Marangozdur da. Alıp biçimlendiriyor. Kuş biçiminde bir varlık. Yani heykel. Küçük bir heykel. “Üfür ona” diyor Allah. Üflüyor. “Bırak” diyor. Bırakıyor. İsa Mesih geriye çekiliyor. Pır kuş uçup gidiyor. Nerede evrim? O kuşun nesli şu an devam ediyor. Kardeşim bak, asasını attığında hemen yılan oluyor. Kuyruğundan tuttuğunda da asa oluyor. Nerede burada evrim? Bildiğin yılan. Ciğeri var. Kan akıyor içinde. Eti var. Kaburgaları var. Bildiğin yılan. Asa anında yılana dönüyor. Hani nerde burada evrim? Zer aleminde bütün kainat yaratılmış önceden. Bir kere evrimi bu kökten bitiren bir olay. “Bir anda yarattım” diyor Allah. Zer aleminde hepsini. Evrim falan yok. Ayrıca İsa Mesih, Allah’ın Hay ismiyle “Ya Hay” diyor. “Bismillah Ya Hay” diyor.” Bir kere üfürüyor. Koyuyor. Bildiğin kuş. Bak o kuşun soyu devam ediyor. Hani nerede burada evrim?

 

Bazıları İstiyor Ki Her Şehadet Haberinde Çaresizliğe Kapılalım

Bunlar istiyor ki biz her şahadette içimize kapanalım, dövünelim, ağlayalım, ümitsizliğe kapılalım, umutsuzluğa kapılalım. İşte çaresizlik edebiyatı yapalım. Biz de diyoruz ki isterseniz yüz bin şehidimiz olacak şekilde bizle mücadele edin, isterseniz iki yüz bin şehidimiz olacak şekilde bizimle mücadele edin size bir karış toprak vermeyiz diyoruz. Biz Çanakkale’de iki yüz bin şehit verdik ama Çanakkale’yi vermedik. İstanbul’u da vermedik aynısı. O zamanlar insanların gözünden damla gözyaşı dökülmüyordu. İki yüz bin şehit, kısa sürede verdik iki yüz bin şehit. Rahmetli Atatürk dedi ki; “Evlatlarım, ben burada sizi çatışmaya müsademeye çağırmıyorum. Doğrudan şehit olmaya çağırıyorum” dedi. Çünkü yüzde yüz şehit olacaklar gibi görünüyor hakikaten gelen birim tamamıyla şehit oldu. Artık lise öğrencileri bile geldi onlar da şehit oldular.

Bilgisizlikten bambaşka ruh halindeler. Yani acayip bir bilgisizlik var. Hayret ediyor, diyor “şehide sevinilir mi?” diyor. “Üzülünür” diyor. “Herkes üzülüyor. Sen de üzülsene” diyor. “Matem ve yasa gir. Neden matemden, yastan kaçınıyorsun?” diyor. Matem ve yas şirktir. Peygamberimiz (sav) haram kılıyor. Müslümanın böyle bir tavrı olmaz. Allah’ın kaderini beğenmemek, Allah’ın nimetini beğenmemektir. Şehitlik nimettir. Güzelliktir. Allah “Sevinç içindedir” diyorsa, anlamı ne bunun? Nimet içindedir. Sevinç içindedirler diyor. Sen de oturup “üzülsene” diyorsun. Allah bize de nasip etsin. Sen çekiniyor olabilirsin. Biz istiyoruz. Allah bize nasip etsin.

 

(Şehitlikle ilgili AK Parti Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in bir açıklaması var. Resmini de görebiliriz. “Ne mutlu şehitlik mertebesine erişenlere” diyor)

MaşaAllah. Ne güzel. Peki aynı internet sitesi yayınladı bu haberi de. Ben de aynı ifadeyi kullanıyorum. Benimkine şaşırmış. AK Parti Milletvekili söyleyince de, herhalde ona şirin görünmek için de onu da sevinçle yayınlamış. Onu tebrik ediyor.

Mutluluk duyulan bu bir güzelliğe Cenab-ı Allah nasıl bakmamızı ister? Tebrik gözüyle, tahsin gözüyle, taziz gözüyle bakmamızı ister. Biz de Allah’ın tebrik etmesini, tahsin etmesini, taziz etmesini istiyoruz. Ve meşhur etmesini istiyoruz. Ve makbul bir ibadet olan şehadeti bizlere de nasip etmesini istiyoruz.

 

(Adnan Bey sizin hatırlattığınız bir ayeti okumak istiyorum. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.” (Ali İmran Suresi, 169) “Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.” (Ali İmran Suresi, 170)

İşte buna inanmadığı için bir tanesi de bir sitede Marksist site “Şok eden gerici açıklama” diyor. Kuran’la yapılan açıklamayı “Şok eden gerici açıklama” diyor. Gerici nasıl olur? Gerici. Sümer felsefelerine inanıyorsa bir insan, bütün kainatın tesadüflerle yaratıldığına inanıyorsa, beş bin yıl önceki Sümer inançlarına pagan inancına dönüyorsa geriye döner budur. Biz ilerinin en ilericisiyiz. Gerici nasıl olur? Pagan inançlarına tabi olan. Beş bin yıl öncesine dönene denir “gerici” diye. Geriye dönmüştür.

 

(Putin, Fransa Le Figaro Gazetesi’ne “Avrupa’da Ortadoğu’da bombalar patlıyor. Siz oturmuş benden korkuyorsunuz” dedi ve şunları söyledi. "Rus tehdidiyle ilgili mitler üretilmemesi, 'hibrit savaşlar' çıkarılmaması gerekiyor. Kendiniz bir şeyler uyduruyorsunuz, sonra da bunlarla kendinizi korkutuyorsunuz. Avrupa'da bombalar patlıyor, Paris'te bombalar patlıyor, Rusya'da bombalar patlıyor, Belçika'da bombalar patlıyor, Ortadoğu'da savaş var. İşte biz bunlar üzerine düşünmeliyiz. Ancak biz Rusya'nın ne gibi tehditler oluşturduğunu tartışıyoruz" dedi.)

Putin doğru söylüyor. Rus tehdidi diye bir şey yok. Atıyorlar yani. Rusya barışçıl yaklaşıyor. Daima barışçıl. Hayır, Suriye’de falan olaylar var tabii. Vahşet büyük katliamlar oluyor. O ayrı mesele de. Ama genel üslup olarak Rusya’nın öyle bir niyeti yok.

 

Oruç Tutarken Açlıktan, Susuzluktan Bahsetmek İbadetin Ruhuna Yakışmaz.

Öyle yanıp yakınarak oruç tutulmaz. Öyle bir şey olmaz. Çok çirkin o. Yakışık almaz. Ve ibadetin ruhuyla da alakası yok. Onu sıradan insanlar söylüyorlar, o tip bir şeyi. Başı ağrıyorsa ilaç alır. Yakınacak bir şey yok. Veyahut oruç tutmaz. Orucunu bozabilir. Yahut karnı ağrıyorsa yine ilaç alır. Ama bu doktora söylenir. Önüne gelene “Oruç tuttum karnım ağrıdı. Oruç tuttum başım ağrıdı.” Zaten Allah diyor “Zorlanıyorsanız tutmayın” diyor. Yani böyle herkese gidip şikayet edin diye bu ibadeti Allah bize emretmemiş. Ve kolaylığını da göstermiş. Alabildiğine kolaylık sağlamış Allah. Çok geniş açılımlı bir kelime de kullanmış Allah. Bak diyor “Zorlanıyorsanız tutmayın.” Karın ağrıması zorlanmadır. Baş ağrısı zorlanmadır. Bozarsın orucunu dolayısıyla baş ağrın da kalmaz, karın ağrın da kalmaz. Mesele biter. Ama gidip bunu orada burada anlatmaya kalkarsan, İslam’ın aleyhine propaganda yapmış olursun. Ve samimiyetsiz bir hareket olmuş olur ve inandırıcı da değil ayrıca. Çok rahatsız edici ve ayıp, çirkin bir ifade olmuş olur. Şikayet doktora yapılır. Uluorta herkese yapılmaz.

 

Allah'ı Çok Seven Kuran'ın Ruhunu İyi Anlar. Mümin Oruç Tutmayana Karışmaması Gerektiğini Bilir

Allah’ı seven Allah’ın yarattığı kulu da çok sever. Ve Kuran’ı da iyi tanır, Kuran’ı da bilir çünkü Cenab-ı Allah “hastaysanız tutmayın” diyor. Hasta olmayan insanlar vardır. Hasta olanlar vardır. Bunun ayrımı yapılamayacağına göre orucunu da bozan insanlar olacaktır o zaman. Çünkü Allah diyor bak “Hastaysanız tutmayın. Zorlanıyorsanız tutmayın.” Zorlanıyorsanız tutmayın denilen insanlar büyük bir kitle oluyor. Hastaysanız tutmayın denilen insanlar da büyük bir kitle oluyor. Müslüman olmayanlar da büyük bir kitle olmuş oluyor. Veyahut olayın şuurunda olmayabilir adam. Meselenin şuurunda olmayabilir. O da o yönden tutmuyordur. Dolayısıyla burada gerginlik çıkartmak, münasebetsiz sözler yapmak, münasebetsiz sözler etmek yakışmaz. Müslümanın tavrı bu olamaz. Çünkü cezasını Allah verecek. Bu dünyada biz çirkin sözlerle insanları rencide etmek durumunda olamayız. Adama diyeceğiz ki “Niye oruç tutmuyorsun?” Adam da “ben hastayım” diyecek. Tek tek sen sorgulama memuru değilsin öyle şey olmaz. Sen hüsnü zan etmekle mükellefsin, “Demek ki bir rahatsızlığı var tutamıyor” diyeceksin.

 

Müminler Hep Zorlukla İmtihan Olur. Sabır Yoksa O İnsan Değerli Hale Gelemez

Sabır zaten Allah “Sabredenler cennette nimetlere kavuşur” diyor. Sabrı Cenab-ı Allah çok hayati bir konu olarak belirtiyor. Müminler hep sabırla imtihan olur, zorluklarla imtihan olurlar. Mesela bir acıyla karşılaşır sabreder o ona üstünlük kazandırır. Ama sabır yoksa o insan zaten sevilemez. İnsan sevdiğinin yaptığı bir hataya sabreder onun sevgisini muhafaza etmiş olur. Yahut bir zorlukla karşılaşır sabreder üstünlüğünü, değerini kat kat artırmış olur. Allah zaten ayette diyor ki “Sabredenlerden başkası kavuşamaz bu nimete” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Sabırlılardan yazılmak, sabırlı olmak Müslümanlıkta çok hayati bir ahlak üstünlüğüdür.

 

Kuran'a Hurafelere Göre Ekleme Yapan Da Eksiltme Yapan Da Ahirette Çok Büyük Vebal Üstlenecektir

Kuran’a ilave yapmak, çıkartma yapmak bak kimi diyor ki “üç yüz ayet çıkarıldı” diyor. Kimi “yüz ayet çıkarıldı” diyor. O üç yüz ayetle adam muhatap olmuyor. Kimi de diyor ki “üç ayet çıkarıldı.” Her biri kendi kafasına göre şu kadar ayet çıkarıldı diyor. Bunun hesabını verecekler tabii çok ağır bir suçtur bu. Bir kısmı da ilave yapıyor “aslında ayet vardı ama Peygamber unuttu” diyor. Yahut “keçi yedi” diyor “yaprağa yazmışlardı keçi yedi” diyor “o yüzden Kuran’a konmadı ama ayet” diyor. “Kuran ayeti” diyor. İlave yapıyor. “Bir kısmının da hükmü çıkarıldı” diyor. Yani Kuran’ı hem eksiltiyorlar hem de ilavelerle bambaşka şekle sokmaya kalkıyorlar. Bunu anlamayan da o kadar çok insan var ki. Bunu ibadet gibi kabul ediyor, çok büyük bir hata.

 

En Büyük İhtiyaç İnsanların İmanlarını Kazanmasına Vesile Olmaktır.

Bol bol kitap dağıtmak, Kuran dağıtmak, insanları eğitmek çünkü en acil olan imandır. Ama Allah esirgesin açlıktan ölmek üzere olanlar olursa onlara yiyecek getirirsin tabii. Soğuktan donmak üzere olan varsa yahut sıcaktan ölmek üzere olanlar varsa acil onlara tedbir alınır ama en büyük ihtiyaç eğitimdir. İmani kitaplardır. Allah’ın rızasını, rahmetini, cennetini savunan, anlatan, iman hakikatlerini anlatan, Kuran mucizelerini anlatan, Darwinist, materyalist felsefenin geçersizliğini anlatan akılcı, Kuran’a uygun kitapların dağıtılması, okutulması, teşvik edilmesi en hayati konu. Çünkü PKK’yla mücadelede meseleyi kökten bitirecek tek yöntem budur. Kültürel ataktır. Darwinizm, materyalizmi sen yerle bir edersen mesela biter. PKK diye bir şey de kalmaz.

 

“Din Olduğu Yerde Eğlence, Eğlence Olan Yerde Din Olmaz” Demek Çok Yanlış Bir Mantıktır.

Mesela insanların kılığına kıyafetine karışılmaması, müziğe karışılmaması, istediği inancı istediği gibi anlatması konusu tüzükte yer alabilir yani şunu diyor RTÜK; “Eğlence varsa din anlatamazsın, dini anlatıyorsan eğlence olamaz.” Dini anlatıyorsan müzik olamaz diyor. Dans olmaz. Müzik ve dansın olduğu din olmaz diyor özetle. Şimdi bu çok acı bu. Müzik ve dans hayatın bir parçasıdır. RTÜK’ün kontrolündeki sistemde bu bana mantıklı gelmiyor tabii. Hayret ediyorum. Açıkça söylüyor diyor “müzik ve dans varsa orada din anlatılamaz.” Neye göre? “Bana göre öyle” diyor. Mahkemeye itiraz edebiliyor musun? Edemiyorsun. “Bana göre öyle” diyor. “Bana göre de değil” diyemiyorsun. İşte bunun düzeltilmesi gerekiyor buna hükümet el atması lazım. Yani RTÜK’ün tüzüğü, kanunu, hukuku, felsefesi, bakış açısı kökten yenilenmesi gerekiyor. Bir acayiplik var. Kardeşim ben Allah’ı anıyorsam neden müzik olmasın? Müzik varken de neden din olmasın? Mesela düğüne gittik biz müzik var, dans var Allah’tan bahsedemeyeceğiz. Nasıl oluyor bu? Niye Allah’tan bahsedemeyelim? Köylerde davul zurnayla gelini indirirler dans vardır, eğlence vardır, tekbirlerle salavatlarla indirirler gelini hiçbir şey olmaz. Müzik de dans da dinin içindedir yani dinle beraber yaşanır. Ama bizim dememiz bir tavsiye niteliğinde oluyor tabii. Ama bir an önce RTÜK’ün kanunu, tüzüğü değişse çok iyi olur.

 

Tüm Kalpler Allah'ın Kontrolündedir. Allah Her An İnsanlara İyiyi De Kötülükten Sakınmayı Da İlham Eder

Bütün güç Allah’ındır, kalpler Allah’ın kontrolündedir. Allah insanlara her gün sürekli vahyeder. Bütün insanlara vahyeder. Güzel olanı onlara söyler, yanlış olandan da insanları sakındırır. Ayette bu açıkça belirtilmiş, şeytandan Allah’a sığınırım. “Sonra ona (nefse) fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun)” (Şems Suresi, 8) Bak fücurunu ve ondan sakınmayı. Hem fücurunu söylüyor “bu yanlış” diyor Allah, hem de ondan sakınmayı söylüyor ama insanlar dinlemiyorlar. Mesela kardeşlerime Allah kalplerine vahyediyor. Diyor ki; “Birbirinizi sevin. Sizi seveni de sevin.” Yani mesela ben onları çok seviyorum. “Siz onu sevin, o da sizi sevsin” diyor. Allah kalbimize vahyediyor. Ve bir sevgi bağı, bir sevgi elektriği oluşturuyor. Bu samimi Allah korkusuyla pekiştirildiği için, Allah’ın aşkıyla pekiştirildiği için tutku derecesinde bir derinlik oluşturuyor. Yani zevkle derin bir hazla sevmeye dönüşüyor. Mümin bu sevgiden hem derin haz alıyor hem de ibadet olarak bunu yaşamış oluyor.

 

Özel Sektörü Yaratıcı Sanayi, Yaratıcı Sanat Konularında Çok Teşvik Etmek Lazım.

Özel sektörü çok teşvik etmek lazım. Yaratıcı sanayi anlayışı, yaratıcı sanat anlayışı, yaratıcı güzellikler her yeri sarması lazım. O zaman istihdam gelişir. İstihdam gelişince de çok fazla iş çıkar. Şu an insanların büyük bir bölümü içine kapandılar. Genellikle yani boş işlerle zengin olmak eğiliminde oluyorlar yani maceraperest oluyorlar. Yani üretime dayalı değil de boş işlerle hayatını idame ettirmek istiyorlar. Üretici bir sistemin içine girilmesi için insanlara moral, heyecan, hürriyet, şevk verilmesi lazım ve teşvik edilmeleri gerekiyor. İşte devlet müşevvik bir politika izliyor. Ama bu yeterli olmuyor. Asıl ruhların canlandırılması, ruhların heyecanlandırılması gerekiyor. Bu da tam anlamıyla Mehdiyet’le olur. Yani coşkulu bir iman, coşkulu bir heyecan, müthiş bir Allah korkusu, müthiş bir Allah sevgisi, derin iman hakikatleriyle, Kuran mucizeleriyle, Darwinist, materyalist felsefenin yeryüzünden silinmesiyle olur. Bunun sonucunda toplumda bir canlılık, aktivite, müthiş bir heyecan meydana gelecektir. Yaratıcı telif gücü artacaktır, bunun sonucunda istihdam artacak. Çok fazla işyeri, iş yapan insanlar olacaktır. İşsizlik de kalmaz.

 

Alaycılığı Zeka Gösterisi Sanıyorlar Asıl Alaycılık Küçük Düşürür

Zaten gençlerin arasında biraz yaygın o, yani birbirlerini küçük düşürmek. Zeka oyunlarıyla, imalı laflarla, argoda ona laf sokmak falan diyorlar yahut başka tabirlerle anılıyor. İnce ince alay etmek, yani onu zaten bir zeka gösterisi olarak görüyor. Mesela bir genç kızla tanışıyor, onunla ince ince alay ediyor. O genç kız yakalıyor onun alayını o da ona ince bir alayla cevap veriyor. Dolayısıyla dostluk, sevgiden ziyade sinsi, gizli, acımasız bir küçük düşürme savaşı oluyor. Bu, tek açıklama yapacak olursak ahlaksızlıktır, terbiyesizlik ve vicdansızlıktır. Bir genç kızı küçük düşürmeye çalışmak, mahcup etmeye çalışmak aşağılık kompleksi içinde olan basit insanların özelliğidir. İnsanların birbirini onore etmesi lazım, yüceltmesi lazım, saygı duymaları, değer vermeleri gerekiyor. Ama bu tabii Allah korkusu, derin iman ve Allah sevgisiyle olur. Bu da yine Mehdiyet’e yolunu çıkartıyor olayın. Bütün bu konular dikkat ederseniz Mehdiyet’le sonuçlanıyor. Yani bir manevi muazzam bir devrim, manevi muazzam bir ayaklanma, manevi müthiş bir inkişaf gerekiyor, bu da Mehdiyet’tir işte. Sevginin, bilimin, aklın, kalitenin, nezaketin, klaslığın, Allah korkusunun, Allah sevgisinin coşkulu gelişmesini biz bu kelimelerle ifade ediyoruz.

 

İnsanların Bu Kadar Acizlik Ve Eksiklik İçindeyken Büyüklük Hissine Kapılmaları Bir Mucizedir

O tabii Allah’ın varlığının bir delili, bir mucizedir bu. Çünkü insan bu kadar aczin içinde çok korkup, sinip çok zavallı olması lazım normalde. Ama akıl almaz bir enaniyet ve akıl almaz bir büyüklük hissi bütün dünyada yaygın. Yani onu ona ilka etmek çok güç normalde bir insana, yani “büyük ol, büyüklük hissiyle dol” falan desen adamı ikna edemezsin. Ama doğal olarak fıtratında var, Allah’ın hikmeti, hayret edilecek şey. O da imtihanda gereken bir şey aslında. Çünkü ona karşı mücadele etmesi gerekiyor. Normalde öfke de olmaması lazım, öfke de insanın haddi değil. Yani aczine göre öfkelenememesi gerekiyor. Kin ve intikam hiç olmaması gerekiyor yine aczine göre, o da çok şaşırtacak bir şey. Allah’ın varlığının delilidir onlar. Eğer bu konu ayrıca anlatılırsa, tek tek analiz ederek anlatılırsa Allah’ın varlığının harika delili olduğu anlaşılır ama bu tabii çok özenli anlatılması gereken bir konu. Yani birden bunda gaflet perdesi, ülfet perdesi kalkmaz. Genişleterek, sağdan soldan, ileriden, geriden anlatarak konu ortaya konabilir.

 

Dini O Kadar Karışık Bir Hale Getirdiler Ki İnsanlar İslam Diye Bambaşka Bir Hurafe Dini Öğrendiler.

Dini öyle karmaşık, öyle ilaveli, öyle ekli hale getirdiler ki, yani insanlar din diye, İslam diye bambaşka bir şey öğrendiler. Yani düşünün üç yüz ayet çıkartıyor, üç yüz ayet. “Üç yüz ayet neshedildi” diyor. Bir de “başka ayetler var” diyor “ilave, onları da keçi yedi” diyor. Yahut “Peygamber unuttu” diyor. “Şimdi onları ilave edersek, bunları çıkarırsak Kuran normal hale gelir” diyor. Yani şu anki Kuran’ı kabul etmiyor adam. Biz mevcut Kuran’ı kabul ediyoruz, yani bizim özelliğimiz, o yüzden şaşırıyorlar. Kuran’ın bütününü kabul ediyoruz ve Kuran’ın dışında hiçbir şey kabul etmiyoruz. Sadece Allah’ın hükmünün olduğu Kuran’ı kabul ediyoruz. O da Kuran’ın hükmüyle sabit. Allah diyor “Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.” (Zuhruf Suresi, 44) Peygamber (sav)’e diyor. “Sadece Kuran’a uy” diyor Peygamberimiz (sav)’e. Bak “sünnete uy” demiyor. “Kendin sünnet oluştur” demiyor. “Kendin ayrı hüküm çıkart” demiyor. Allah Peygamber (sav)’ine diyor ki “sadece Kuran’a uyacaksın” Peygamber (sav)’ine. Peygamber (sav) de bak şikayet ediyor. Bak, “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” (Furkan Suresi, 30) diyor. Yani dinin bu hale gelmesinin nedenini Peygamber (sav) açıklıyor zaten. Yani mevcut dinin bozulmasının nedenini Peygamber (sav) açıklıyor ayette Kuran’la. “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” Diyor. Neye sarılıyor? Hurafeye sarılıyor. Hurafe diniyle bizim yaşadığımız gerçek İslam dini çatışıyor. O yüzden bize bakan “bu adam dinsiz herhalde” diyor.



DEVAMINI GÖSTER

آثار مرتبط